24 Nisan 2013 Çarşamba

22 Nisan 2013 Eskişehir-Beşikderesi gezisi

Pazar gününden hızını alamamış bir çift olarak pazartesi kendimizi Beşikderesinde bulmak kaçınılmazdı. Havada bu sefer gerçekten çok güzeldi. Merakla gittiğimiz yer bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı. Piknik mevsimi gelmediğinden ve hafta içi bir gün olduğundan heralde tenha olan yere erkek grupları fazlaca gelip birşeyler içmek için kullanıyordu. Oldukça temiz bir yerdi biz uzak olacağını düşündüğümüzden yürüyerek şelaleye gittik iki adımda orada olunca doğanın keyfini çıkartamadığımızı düşündüm. Şelalede oldukça küçük olduğundan tabi oylatı görünce bize öyle gelmişte olabilir hayal kırıklığımız git gide büyüdü. Bizde piknik yapalım madem dedik. Bitanem kocam mangalı yakarken ben biraz keyif yaptım evde salatayı hazırlayıp gelerek uyanıklık yaptım anlayacağınız. Güneşin keyfini çıkarta çıkarta oturdum su sesleri arasında ve mis gibi temiz hava ile birlikte kitabımı okudum. Her ne kadar ortamla pek uymasada Nora Roberts in Death serisinden "Noel'de Ölümü" okumanın zevkine vardım. Bu seri ile daha önceden tanışmamış olmam ne kadar üzücü çok beğenerek okuyorum. Ben kitabı okurken tatlım yiyeceklerimizi pişirmişti oturduk afiyetle yedik. Üstüne birde bu kor ateşinde birde kahve yaptıki değmeyin keyfimize :)Yemekten sonra birazdaha yürüyüş yaptık. Eskişehire dönerken gün batımını yakalarız belki diye çankaya şelale parka gitmeye karar verdik. Birde oraya gittim nasıl bir rüzgar esiyor yazın bile serin olan bu yerde iliklerimize kadar rüzgarı hissediyoruz. Ben artık mızmızlanmaya başlıyorum. Hadi gidelim dizim (Beni Böyle Sev) başlayacak diye laf ediyorum. Eve geldiğimizde dizi başlamadan piknik bulaşıklarınıda yıkıyorum. Oh mis mis uzat ayaklarını keyfine bak moduna çabuk geçiyorum. Bu bendeki rahatlık Tamer'in de dediği gibi Hatice Sultan modundayım.
 Günün özetini anlatan sosyal medya fotoğrafım aşağıdaki gibiydi o manzalar ne kadar güzeldi :) Cuma günü başlayacak gezi planımız Edirne'ye diyerek size kocaman tiyo veriyorum bakalım nasıl bir yermiş tavsiyeleriniz varsa dikkate alacağım.

22 Nisan 2013 Pazartesi

21 Nisan 2013 Oylat Gezisi

 Sabah 7:00'de başlayan yolculuğumuz başladı. 8:30 gibi ilk durağımızda mağarada gezimize başladık. Baştan uyarayım bu yazı bol bol fotoğraf içeriyor. Sabah mağaraya ilk giren bizdik sonrasında ziyaretçisi oldumu bilmem ama 665 m olduğunu internette araştırdığım mağaraya bekçi 750 mt olduğunu söyledi birde tembihledi bitmiyor diye dönmeyin sakın çok uzun sonuna kadar gidin. Gittik gitmesinede sonuna gidemik yaf sabahın o tenha saatinde aklımızdan bin türlü hikaye geçti. son döneme gelemeden döndük içeride 1 saat geçirdik sonuna kadar gitmek için büyük bir grupla gitmeye karar verdik :) acayip sesler geliyordu bazen kendimizi iyi hissetmedik. İçerisini gezerken ışık yetersiz kalıyor bizim yanımızda fener vardı onuda kullandık. Bazı kesimlerde duvarlardan hala sular damlıyor ve okadar güzel görüntüleri varki bunları kaçırmamak için fenerle gitmek şart. Bu arada giriş ücreti kişi başı 7.50 tl dir. 
Fotoğraf çekmekte pek o kadar kolay olmadı ışık çok yetersiz ama bunlar size yansıtabileceğimiz bir kaç fotoğraf oraya gidip keyfini çıkartana kadar idare edin. Saat 10 : 00'a yaklaşırken kahvaltı yapma isteğimiz gittikçe arttı ben böyle güzel bir köy kahvaltısı umarken henüz yeni yeni açılmaya başlayan dükkanların arasında kaşarlı tost ve çaya talim ettim. Bendeki hayal kırıklığını görmeniz lazım. Bu arada gözlemlerimide söyleyim maşallah tüm oteller dolu hep teyzeler, amcalar modunda bir ortam var. Onlarda kolayını bulmuşlar ya otelde kahvaltı yada köy pazarından aldıkları ve alandaki fırından alınan ekmeklerle geliyorlar kahvaltı yapmaya birde çay söylüyorlar. Şöyle diyim en fakin masa bizimki onlar valla mükellef bir kahvaltı yapıyorlardı. Kahvaltıyı öyle geçiştirdik. Sonra şelalere doğru yürüyüşe başladık saat 11:00 oluyordu. Gördüğümüz manzaralar bizi adeta büyüledi. Suyun sesi bizi mest etti birde mevsimi itibari ile suyun daha fazla olduğunu düşündük diğer mevsimlerde gidince bu tezimi değerlendireceğim. Birazda havadan bahsedeyim hava oldukça serindi ara ara yağmur ciselediği oldu hatta öğleden sonra bol bol yağmur yağdı iyi ki bu saatlerde orada yürümüşüz keyfini çıkartmışız. Sıcak olmasını inan istemezdim. Yoksa o kadar yükseğe sıcakta nasıl çıkardım :) bu serinlik oldukça iyiydi. Hava böyle oluncada çok fazla yürüyüş yapanda yoktu toplasan 20 kişi ancak bu da kesintisiz fotoğraf çekebilmek bizim hoşumuza gitti. Birde fotoğraf makinasının yedek kartını arabada unutmasaydık iyiydi ee ben döneyim alayım dedim napayım fazladan yürüyüş yapmış oldum. Gidecek olanlara tavsiyem kesinlikle büyük şelaleyi görmeden dönmeyin. Ben biraz araştırma yapmıştım Kayıhan Zeybek'in dipnotlarını okuyarak tirpodumuzu yanımızdan ayırmadık ve şelaleyi görmeden gelmedik :) 
Güzel güzel fotoğraflar çektik çokta eğlendik. Dönüş yolunda 1.5 metreye yakın bir kayanın üzerinden inerken yağmurunda etkisiyle ayağım kaydı ve azbuçuk düştüm ama sadece düşme etkisiyle azcık sızlandım sonra birşeyim yok diye yola devam ettim. 


Bu güzel fotalar güzel bir anı olarak kaldı bize ve biz bu yürüyüş parkurunu çok beğendik 4 mevsim buraya gelip gezmeyi bir kenara not ettik, Saat 15:00'e gelirken aşağıda alandaydık. Bu kadar geldik birde ünlü kaplıcalarından faydalanmamak olmaz dedik. Birde hamam demiyeyimde çünkü o kadar doluydu ki giremedik özel banyolarda 2 saatlik bir keyif yaptık. Saatlik ücreti 20 tl olan banyolarda süper bi görüntü aramayın ama suyu çok yumuşak hatta iki gündür ağzımızdan düşmeyen bir kelime cildimiz bebek poposu gibi yumaşık oldu oluyor :) Sonrasında kurt gibi acıkmıştık şu meşhur uzun köprüden geçip uçurumun kenarında 1,5 inegöl köfte yedik. İşin komik tarafı ben 32 yaşına kadar dere otu yememiş bir insanım. Öyle ki gittiğimiz yerlerde salata sipariş verirken ben özellikle bunu belirtirim öyle gelirse salatayı değiştiririm. Arkadaşlarım bana özellikle dereotsuz yiyecekler hazırlarlar bu durumda hayatımı sürdürüyordum. ee Allah'ın sopası yok artık bu otu yemem gerekiyormuş paşa paya dereotlu salata yedim ve inanın o kadar çoktuki hiç sesimi çıkarmadım ve beğendim. 
 Bu arada biz oraya kalmaya gittik güya her yer doluydu yer buluruz diyenlerin fiyatları dudak uçuklatıcıydı birisi geceliğine 2 kişi kahvaltı ve akşam yemeği dahil 240 tl birisi 180 tl bende yok ben almayım dedim ya bu ne Eskişehir'e dönerim tekrar gelirim daha ucuz olur diyerek evimize dönmek için yola koyulduk.
Sosyal medya hesaplarımdan daha fazla fotoğraf görebilirsiniz. Şimdilik sevgiler...

27-28 Nisan'da yine bir gezimiz var :) Evet evet leyleği 3 kere havada gördüm ondan bu kadar çok geziyorum :)

19 Nisan 2013 Cuma

13-14 Nisan İstanbul-Büyükada Gezisi

Cumartesi sabah 05:00'de Eskişehir Migros önünden yolculuğumuz başladı. Sabah 9 civari İstanbul Çengelköyde ilk durağımızda olmuştuk. Boğaz köprüsüne karşı orta karar bir kahvaltıdan sonra deniz kokusu ile günümüzü başladık. Cumartesi günü hava bize güzel davrandı güneş yüzünü gösterdi. Kız Kulesi gezisinden sonra Büyükadaya gitmek için vapura bindik. Adaya varır varmaz otelimize yerleştik. Acıkan karnımızı köfte piyaz yiyerek doyurduk. Sonrasında Ayo Yorgi Klisesine gitmek üzere faytona bindik isterseniz ücreti de yazayım bir fikriniz olsun kliseye çıkmak için 30 tl ücret ödüyorsunuz. ada turu yapmak istediğinizde küçük tur 40 tl büyük tur 70 tl. Faytona binmenizde yeterli gelmiyor indikten sonra epey dik bir yokuşu yürüyeceksiniz oldukça zevkli bir yürüyüş bazen biraz yorulsanızda ben gayet memnundum hayatımdan. 
Klise içerisinde fotoğraf çekmek yasakmış bana bunu söyleyene kadar ben 5-6 poz fotoğraf çekmiştim. Girdiğimde bir mumda ben yakıp dilek diledim. Ada bahar geldiğinden turistlerin akınına uğramış oldukça kalabalık orada kalanlar için büyük bir rahatsızlık verdiğimizi düşündüm.Yukarıda manzarının keyfini çıkarttıktan sonra rıhtıma kadar yürümeye karar verdik uzun ve yorucu olduğunu düşündük ama olsun yine yürüyüp her güzelliği görmek istedik. Yürüyüş yolları pek güvenli değil aslında kalabalıkta kaldırımlar dolu ve deli gibi giden faytonlar insanları hiç umursamıyorlar. Üstelik bisiklet kiralayanlarda bunlardan nasibini alıyor. Oldukça kalabalık bir dönemde gitmenin şanssızlığını yaşadık galiba. 
Yürüyüş yolunda biraz pan denemesi yaptı Tamer onlardan bir karede yukarıdaki fotoğraf. Evlerin güzelliğine hayran kaldık. Birde bahçelerdeki peyzaj çok güzeldi. Neredeyse hiç bir ev birbirinin aynı değil bu farklılık bizi mest etti. Açıkça söylemek gerekirse Türklerin evleri hemen kendini belli ediyor bakımsız ve özensizler.  Akşam bu yorgunluk üzerine gidip otelde biraz dinlendik. Akşam yemeği için balık yemeği düşünüyorduk havanın çarpmasından mı ne hiç yemek yemek gelmedi içimizden bizde sahilde oturup birer bira içtik. Sonra otel odamızda dinlendik sabah kalktığımızda İstanbul'da koşuşturmacalı bir güne hazırdık. 8:20 vapuru ile karşıya geçtik. Tüm adalara uğrayarak neredeyse 1,30 saati geçkin bir sürede karaya ayak bastık bu sırada bol bol martı fotoğrafı çektik yunusları görmekte beni ayrı bir mutlu etti. 

Sırada Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı ve Topkapı Sarayı var. Biz daha önce Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcını gezdiğimiz için onları bu seferlik gezmek istemiyoruz vaktimizi Topkapı Sarayında geçirmek istiyoruz. İyikide öyle yapmışız neredeyse 3 saat dolaştık gezmeyi bitiremedik. İlk defa gördüğümüz içinde hayranlıkla her bir birimi içimize sindire sindire gezdik. Başka bir gezide oraya bir gün ayırmaya karar verip büyük bir buruklukla oradan ayrılıyoruz. Pazar gününün ne kadar soğuk olduğundan bahsetmeyi unuttum rüzgarda bizi mahvetti ama ona rağmen boğazdaki tekne turunda hiç içeri girmeden boğazın keyfini çıkarta çıkarta gezdik. Bir daha kimbilir ne zaman geliriz bu keyfi bir daha mı yaşayacağız mantığıyla koy verdik gitti :) 
 Teknede balık ekmek yedik ve tekne turu sonrasında Eyüp'e gittik. Eyüp Sultan türbesinde dua ettik. Burada teleferik ile Pierre Loti'ye çıkabiliyorsunuz ve acayip bir kalabalık burada sıra bekliyor. Biz bu sırayı beklemektensen dündende biraz alışkanlık yürüyerek yukarıya çıkıyoruz. Güzel bir haliç manzarasıyla iyi ki buralarıda gördüm diyorum. Oraya yürüyerek çıkmaktan korkmayın en fazla 15 dk nızı alır inanın bana değer. Birkaç fotoğraf çekip Eskişehir'e dönmek üzere oradan ayrılıyoruz. 
 Bol fotoğraflı bir yazı oldu ama inanın çok güzeldi. Önümüzdeki iki hafta yine gezi planlarımız var oralara da gidip gezmek ve fotoğraflamak için sabırsızlanıyorum. Diğer fotoğrafları görmek için sosyal medya hesaplarımı takip edebilirsiniz.


1 Nisan 2013 Pazartesi

G.I. JOE


Bu Cumartesi bol bol gezdik eşimle Taşbaşı'nda benim için dikiş malzemeleri aldık o tarafa gitmişken birde incik boncukcularıma uğramadan olmazdı bol bol malzeme aldım bileklik yaptım kendime. Akşam eşimin ısrarı üzerine Espark'ta G.I. JOE 3D izlemeye gittik. Bir bayan olarak vurdulu kırdılı film diyeyim siz anlayın yani ben bi beklentide olmadan gittim filme burada asıl amaç eşimin eğlenmesiydi :) 3D güya dalga geçtim alt yazılar 3D galiba diye ben daha atraksiyonlu bişiy bekliyordum böyle üzerime mermiler falan yağmasını ama nerde birde o gözlükler nasıl başımı ağrıttı. Bu filmi evde sinema keyfi niyetine ayaklarımı uzatıp oh rahat rahat rahat izlesem daha memnun olurdum. Gidip izlemiş olduk filmden sıkılmadımda açıkcası ama rahat edemedim ondan belki ben çıkışta pek memnun ayrılmadım.
Pazar günü başladığım elbiseyi bitirdim ve birde kendime etek diktim sonra piknik yaptık hava çok güzeldi. Üzerine her ne kadar yenilsekte bir okey oynadık eğlendik ve güzel haftasonumuz bitti. Bu haftasonu sınav var hiç çalışmadım bu sefer bakalım ne yapacağız ama sonraki hafta çok güzel bir gezi bizi bekliyor bakalım merakla o haftanın gelmesini bekliyorum.